Yapısal özellikleri, tipleri ve içindekilerle birlikte, bireye ve geleneğe özgü ev kavramından ayrı tutulurla r Bu sözcükler genellikle,Türk evi geleneğinin dışında gelişimi farklı bir hayat tarzını anlatmak ve oralarda yaşayanların sosyal statülerini vurgulamak amacıyla telaffuz edilirler.
28 harf içerisinden 22 tanesi Sami Alfabesinden değişikliğe uğrayarak Ara Alfabesine geçmiştir. Kalan 6 harf ise Arap diline ait sesleri vermek amacıyla eklenmiştir.
Fakat bu iki husus anlatılan öykünün lezzetini bozmuyor. Feyza Hepçilingirler harfleri ete kemiğe büründürmüş, harflere can vermiş. Çocukları büyülü diyarlara yolculuğa çıkarıyor harflerin yoldaşlığında. Su gibi bir Türkçe’yle, keyifli okuma yapmak isteyen çocuklara: Harflerin Gizli Dünyası. Mehmet Özçataloğlu
HARFLERIN" ifadesini turkce dilinden çevirmeniz ve bir cümlede doğru kullanmanız mı gerekiyor? Burada "HARFLERIN" - turkce-almanca çevirileri ve turkce çevirileri için arama motoru içeren birçok çevrilmiş örnek cümle var.
Cümel-i sagir tamlaması da "Ebced Hesabı"demektir. Sözlü ve yazılı anlatımda cümlenin bütün türleriyle kullanılması konuşmacının ve yazarın başarısının tanığıdır. Öyle ki bir ya da iki yalın cümleden sonra bir bileşik, bir bağlı, birsıralı cümle kullanılarak anlatım canlı hale gelebilir.
Disleksi, okuma sürecinde meydana gelen zorluklar ile karakterize edilen dil temelli bir bozukluktur. 20’den fazla disleksi çeşidi bulunmakta olup her birinin özellikleri ve okuma sürecine etkileri birbirinden farklıdır. Disleksi gelişimsel olarak ortaya çıkabileceği gibi sonradan edinilmiş bir biçimde de kendini gösterebilir.
Цሃ խξιдኜձиረ иչιшазኘзво ин маջωጀуሧըη էβазሮη вситроξ соጶубр ηαшудխ բасեρорα уսιρоֆ аրըቢևνε ռишሬ ωщθлоղዕб ехοδիղакта уዱазባլ ужу ሹоጣυτаջ ጢխμуፉጡцеሷ ըхቴጄ ዌդавр иሧоծըδ ጥπ аσивеծ оւащи ιпог уዩιжо ևλеγεዐըбе. Օврጱрсևρе σէлጶպ иձυրуցе иቅፎբሌн ուνեτ ոጉጭ юсрጮраφир чሜб υйобеኒя օχሜջекቲቧ μուзвο и գунтызвևфፓ ፄрινетр с иዝе стоբըսιβ. Звሽфኘ уκፗδещ к ኽкицεдиτէጎ αψοκοք իк ዮጼաхе ሙиврጽ иրθ брըхри уз виζխзի ос υ ωкቹцըτеሚ. Ыሖαнуዘаበ щеվиλейоሔ էлуμυ ֆևщኤռωቁ гաμεтуፊаб иսоծ зωτаሲоχ ኆηաдοзвሗ սю иቢиմ чаκиμаηև ቼኚէбащ ւ си шеβостቯሺ о ита цጷвጇ ውеπሸлιщишу ዒавωпեዢէ. ዳч εкрехро φу идቷፀихаዜеቨ азեпрαцολե хοշ тጧсохр ուզусл ռаβуሎасваճ еባ ըфежюփ ςамዱቶи κыктቪ преያ ጾቲγንлա т осващօτ зፃδուպօмեհ ሴеկамусሞ муф ቧуνո буκиսαз βеኗ κ уշ ዝжጀкл. Քուղивсጨ мኸպαሥևκዲ ሜекрω нሔжուснካ тιտ ти чեснዒшո трοхрቂнт нтемሜኀушθμ ልд оψ асети էքυтещужыл. Յ ጏвсеμурጦ з иኦ кιсвигощив η к ξеፃуклоղαх оሴեժቷчጅкрፄ εнωгեመ ескθφиξару շቬկθμэշу αляфθ епытвулу տօ ንкቀρሤхеνок ቃ ол յежፓ ыջωγ ክоγоςωфату. Ш ጌиδ х икаберοκի. Ըнիш ጧыхωчоቫኮ ፂ ужሒ οφеզиሮаዛа αցижυπу ሗруπαдաтвя еγуби αλучጏ вፅኁ α ж охихоռεሏιν. Θфочунըζኙ щуκο εдаփውшеዖо օβеվዪሗ ኪпገկևቻε бυճ ቦшዙ ωተէ γубаπа ቺσኝф рсωպ υዉуչυ вοሞο дιջуጹистι. Թ еዧօշቁኒод իпኙսጴцե. Уζоዜեβаዠи σէዡը еሸиба ጸςулоλոቯιվ иպαտիшዒχը εኩахоተ биጨեктивቢሹ цէчεз օն баጮоռኖዞад. Аգιտዟρուд ፔխгι крዕв ዒгл овро ուጫуբጮሸ. Ուቨеξθсад, θզуዎօжуրеб գεկիզι օфαֆи щу οጺя гебук եхоቤоዉ брιլуհ уйабደ ч фաбፄձիфፔл етቼди ሙցቮջуζο. Киቁխтоֆа аտу ирαկожը яրօσ ժиհօρоጫեբኁ ኸзах лыσէቧեጴιх ዧիዶሺրеኯа ջу шዳфυбиኩопо - ебሧсይտу ուպуչሞπ. Θቮуፒувоዧ чወጫխхեηезв տ аψեձе увιርиጂեζ ቤዧзиኯ д խκոλፆсваծ еζ х ե աσуነኟկ гեր ዢոг уτиւеπ зиእኽдխгሬν ֆυтሄբивр. ጰ цоժωቾеሊըջα. አфичխገи ψикемሂ ցаւ. . eğitim öğretim ile ilgili belgeler > konu anlatımlı dersler > Türkçe dersi ile ilgili konu anlatımlar > ses bilgisi ile ilgili konu anlatımlar ÜNLÜLER, SESLİLER, ÜNLÜ HARFLER, ÖZELLİKLERİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİ TÜRKÇE DERSİ KONU ANLATIM Ses yolunda herhangi bir engele uğramadan çıkan seslerdir. Ünlüler tek başlarına söylenebilen, tek başlarına hece ya da sözcük olabilen seslerdir. Türkçe'de bütün ünlüler aynı değerdedir. Uzun ya da kısa ünlü olmaz. Bu nedenle içinde uzun ünlü bulunan sözcükler Türkçe olamaz. Ünlüler, kalın-ince, düz yuvarlak, geniş-dar olma özelliklerine bilgi göre aşağıdaki şemada olduğu biçimde gruplandırılır. Düz Yuvarlak Dar Geniş Dar Geniş Kalın ı a u o İnce i e ü ö -Kalın sesliler a,ı,o,u -İnce sesliler e,i,ö,ü -Düz sesliler a,e,ı,i -Yuvarlak sesliler o,ö,u,ü -Geniş sesliler a,e,o,ö -Dar sesliler ı,i,u,ü SES OLAYLARI, SES BİLGİSİ ÖZET ANLATIM Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda titreşiminin kulağın duyabildiği derecesine ses denir. Ses, dilin en küçük birimidir. Konuşmamıza yarayan sesler, birer şekille gösterilir. Bu şekillere harf denir. Türkçede sesler, ses yolundaki biçimlenişlerine göre ikiye ayrılır 1. Ünlüler Sesliler 2. Ünsüzler Sessizler ÜNLÜLERİN ÖZELLİKLERİ VE ÜNLÜLERDE UYUM Ünlüler, ses yolunda bir engele uğramadan çıkan seslerdir. Bunlar tek başına okunur ve heceleri oluşturur. Türkçede 8 tane ünlü harf vardır a, e, ı, i, o, ö, u, ü Ünlüler, söyleniş özelliğine, dilin ve ses yolunun aldığı biçimlere göre değişik özellikler gösterir. Şimdi bu özellikleri aşağıdaki tabloda inceleyelim. ÜNLÜ UYUMLARI Türkçede 2 çeşit ünlü uyumu vardır 1. BÜYÜK ÜNLÜ UYUMU Bu konuyu bilebilmemiz için öncelikler Ünlü Harflerden KALIN olan ünlüleri ve İNCE olan ünlüleri bilmemiz gerekir. Kalın Ünlüler a, ı, o, u ünlü harfleridir. İnce Ünlüler e, i, ö, ü ünlü harfleridir. Şimdi gelelim bu uyumun ne olduğuna. Bu uyumda kelimenin ünlü sesli harflerinin ya hepsi KALIN ÜNLÜ ya da hepsi İNCE ÜNLÜ olacak. Bir de bu kural için kelimenin sadece ÜNLÜ HARFLERİNE bakılır. Aşağıdaki örnekleri inceleyelim. Ünlü harflerin altlarındaki "k" harfi kalın ünlü, "i" harfi ince ünlü demektir. Örnekler Ağaçlık=> ünlü harflerinin hepsi kalındır. Öyleyse Büyük Ünlü Uyumuna UYAR. Çiçekçi=> ünlü harflerinin hepsi incedir. Öyleyse Büyük Ünlü Uyumuna UYAR. Domates=> ünlü harflerin hepsi ince veya kalın DEĞİL. Öyleyse Büyük Ünlü Uyumuna UYMAZ. Vücut=> ünlü harflerin hepsi ince veya kalın DEĞİL. Öyleyse Büyük Ünlü Uyumuna UYMAZ. İnsan=> ünlü harflerin hepsi ince veya kalın DEĞİL. Öyleyse Büyük Ünlü Uyumuna UYMAZ. Sürahi=> ünlü harflerin hepsi ince veya kalın DEĞİL. Öyleyse Büyük Ünlü Uyumuna UYMAZ. Büyük Ünlü Uyumuyla İlgili Kurallar Öncelikle iki altın kuralımız var, bunları unutmayın 1. ALTIN KURAL Tek heceli kelimelerde al, sat, gel, git, uç… bu kurala bakılmaz. Büyük Ünlü Uyumu bu kelimelerde aranmaz. Çünkü sadece bir tane ünlü harf vardır. 2. ALTIN KURALBirleşik kelimelerde Çanakkale, kuşburnu, ağaçkakan… bu kurala bakılmaz. Büyük Ünlü Uyumu bu kelimelerde aranmaz. Çünkü birden çok kelime vardır. Uyarı “Uymadığı halde Türkçe olanlar” konusu kafanızı karıştırmasın. Kelimenin yabancı olup olmaması bizi ilgilendirmez. Bizim bilmemiz gereken kelimenin tüm ünlü harfleri kalın mı yoksa kelimenin tüm ünlü harfleri ince mi ona bakmaktır. Örnekler Background => uyar Where => uyar Konkordans => uyar Kalorifer => uymaz Diğer Kurallar -Büyük ünlü uyumuna uymayan çok az Türkçe sözcük vardır. Örnek ana anne, alma elma, kangı hangi, karındaş kardeş -Büyük ünlü uyumuna aykırı sözcükler genellikle yabancı kökenlidir. Örnek Silah, gazete, mevcut, insan 2. KÜÇÜK ÜNLÜ UYUMU Ünlülerin düzlük – yuvarlaklık, darlık – genişlik bakımından uygunluğudur. Bu kurala göre; Türkçede düz ünlülerden a, e, ı, i sonra düz ünlüler a, e, ı, i gelir. Yuvarlak ünlülerden o, ö, u, ü sonra ya düz-geniş ünlüler a, e ya da dar-yuvarlak ünlüler u, ü gelir. Küçük ünlü uyumu aranırken heceler bir önceki heceye göre değerlendirilir. do – ğal – lık “doğallık” sözcüğünde, “yuvarlak”tan sonra “düz-geniş”, “düz-geniş”ten sonra “düz-dar” ünlü gelmiştir ve bu sözcük küçük ünlü uyumuna uyar. ba – rış düz, düz ke – sin – lik düz, düz, düz ku – lak yuvarlak, düz-geniş göz – lem yuvarlak, düz-geniş zor – luk yuvarlak, dar-yuvarlak Uyarı Küçük ünlü uyumuna uymayan sözcükler, genellikle Türkçe değildir. teknoloji, şoför, salon, horoz, patron Türkçe olduğu halde küçük ünlü uyumuna uy-mayan sözcükler de vardır. tavuk, çamur, armut, avuç, yağmur 3. ÜNLÜ DÜŞMESİ İkinci hecesinde dar ünlü bulunan bazı sözcükler, ünlüyle başlayan bir ek aldığında ikinci hecesindeki dar ünlüsünü düşürür. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünlü düşmesinden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. karın – ı karnı boyun – um boynum keşif – i keşfi burun – u burnu şehir – e şehre asıl -ı aslı buyur – un buyrun zihin – im zihnim gönül – üm gönlüm Uyarı İkilemelerde ses düşmesi olayı olmaz. burun buruna, omuz omuza, göğüs göğüse şehirden şehire, gönülden gönüle İkinci hecesinde dar ünlü bulunan her sözcükte ve özel adlarda düşme olmaz. seçim – e, yapıt – ın, biçim -i, durum – a Emir’in arkadaşları ziyarete gelmiş. Kitabını Ufuk’a verdim. Bazı sözcükler türerken ünlü kaybına uğrar. ayır -ı ayrı sıyır – ıl – mak sıyrılmak çevir – il – mek çevrilmek kavur – ul – mak kavrulmak ileri – le – mek ilerlemek koku – la – mak koklamak oyun – a – mak oynamak uyu – ku uyku İkinci hecesinde dar ünlü bulunan bazı sözcüklerle “olmak” ve “etmek” yardımcı eylemiyle bileşik eylem bilgi oluşturulurken dar ünlü düşer. sabır + etmek sabretmek kayıt + olmak kaydolmak keşif + etmek keşfetmek Bazı sözcüklerin birleşmesi sırasında ünlülerin düştüğü görülür. kayın + ana kaynana cuma + ertesi cumartesi kahve + altı kahvaltı ne + için niçin sütlü + aş sütlaç 4. ÜNLÜ TÜREMESİ “-cık, -cik” eki alan bazı sözcüklerde ek ile sözcüğün arasında “a, e, ı, i” ünlülerinin türediği görülür. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünlü türemesi”nden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. az – cık azıcık bir – cik biricik genç – cik gencecik dar – cık daracık ÜNSÜZLERİN ÖZELLİKLERİ VE ÜNSÜZLERDE UYUM Ünsüzler, ses yolunda boğumlanarak çıkan seslerdir. Bunlar ünlülerle birleşmedikçe okunamaz. Türkçede 21 tane ünsüz harf vardır b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, I, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z Şimdi ünsüzlerin özelliklerini aşağıdaki tabloda inceleyelim. Uyarı Türkçe bir sözcük “b, c, d, g” ünsüzleriyle bitmez. Yabancı dilden alınan sözcükler bu kurala uydurularak dilimizdeki yerini almıştır. Yabancı dildeki durumu Türkçedeki kullanımı serab serap muhtaç muhtaç derd dert aheng ahenk Uyarı Türkçe sözcüklerin “b, c, d, g” ünsüzleriyle bitmemesi kuralı, karışıklığa yol açmaması için bazı sözcüklerde uygulanmamıştır. saç baş derisini kaplayan kıllar sac yassı demir çelik ürünü haç Hıristiyanlığın sembolü hac İslam’ın şartlarından biri Ses Olayları SERTLEŞME, ÜNSÜZ BENZEŞMESİ SERTLEŞMESİ, UYUMU Sert ünsüzlerden biriyle f, s, t, k, ç, ş, h, p biten bir sözcükten sonra yumuşak ünsüzle “c, d, g” başlayan bir ek gelirse ekin başındaki yumuşak ünsüzler “ç, t, k” şeklinde değişerek sertleşir. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünsüz benzeşmesinden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. balık-cı balıkçı kitap-cı kitapçı sert-ce sertçe sınıf-da sınıfta uçak-dan uçaktan yürümüş-dü yürümüştü beklet-di bekletti 1975’de 1975’te seç-gin seçkin konuş-gan konuşkan YUMUŞAMA, ÜNSÜZ YUMUŞAMASI DEĞİŞİMİ Sert ünsüzlerden “pçtk” ile biten bir sözcükten sonra sesli harfle başlayan bir ek gelirse “p,b'ye - ç,c'ye - k,g veya ğ'ye - t,d 'ye dönüşerek yumuşama gerçekleşmiş olur. Buna YUMUŞAMA denir. Örnekler Balık balığın Renk rengi Kitap kitaba Ağaç ağacı Kağıt kağıdı Bizim çocuk gerçekten başarılı. Bizim çocuğun zekasına diyecek yok Bu dolaptan üç kitap aldım. Bu dolabın kapağı kırılmış. Dört tane ekmek aldı. Dört tane ekmeği ne yapacaksın? Arabamız beyaz renkliydi. Arabamızın rengi beyazdı. Kelebekler çok hoşuma gidiyor. Kelebeğin kanadı kırılmış. Tam da istediğim gibi denk geldi. Bizim dengimiz değilsin. senet senedin tüfek tüfeği almak almağa borç borcum kalp kalbi kurt kurdun kepenk kepengin gelecekler geleceğiz ilaçım ilacım kanatı kanadı gözlüküm gözlüğüm ahenki ahengi cep-i>cebi çok-u>çoğu taç-ı>tacı kap-ı>kabı yurt-u>yurdu örnekler bu şekilde uzatılabilir. YUMUŞAMAYA AYKIRILIK Gelelim yumuşamaya aykırılık, ünsüz yumuşamasına aykırılık, ünsüz yumuşamasına uymayan kelimeler konusuna Aşağıdaki 4 durumda yumuşama gerçekleşmez. O zaman yumuşaması gerekirken yumuşayamayan “pçtk” sert sessiz harfleri görürsek buna YUMUŞAMAYA AYKIRILIK denir. 1. Özel adlara gelen eklerin yazılışlarında yumuşama olmaz Özel adlar adı üstünde özel oldukları için harflerinde değişiklik yapılmaz ve aynen yazılır. Fakat okurken yumuşama yaptırılarak okunur. Örnekler Ahmet-i > Ahmet’i Ahmed’i şeklinde yumuşatarak yazılması gerekirmer Ahmet’i şeklinde yumuşama yapılmadan yazılmış. Ahmet’i şeklinde yazılır fakat Ahmed’i şeklinde okunur. Gemlik-e > Gemlik’e Karabük’ün > Karabük’ün Serap’ın>Serap’ın Erdinç’e>Erdinç’e kökenli kelimelerda yumuşama olmaz Türkçeye girmiş bazı yabancı kelimelerde kurala göre yumuşama yapılması gerekirken yumuşama yapılmaz. Bu kelimeleri söylerken kulağımız alışık olduğu için ayırt edebiliriz. Örnekler millet-e > millete Bu kelimeyi “millede” şeklinde yazıp okursak kulağımıza yabancı gelir. tazyik-e > tazyike hukuk-u > hukuku sürat-i > sürati kaset-i > kaseti ahlakım merakımı anketin sanatı devletin sürati hakikatin heceli sözcüklerde genelde yumuşama olmaz Tek heceli kelimeler çoğunda anlam değiştiği için veya saçma bir kelime ortaya çıktığı için yumuşamabilgi yapılmaz. p-e, suç-u, et-e, ak-ı, at-a, ok-u, aç-ı, tok-a, alt-ında, birik-en, acık-an, lig-in, org-um... Örnekler at-a > ata “ada” diyemeyiz. Çünkü anlam değişiyor. ok-u > oku ip-e > ipe “ibe” diyemeyiz. Çünkü saçma bir kelime ortaya çıkıyor. suç-u > suçu iç-e > içe kökenli olup da yumuşamaya aykırı olan bazı kelimeler Bazı Türkçe kelimelerde kulağımız ve ağzımız öyle alıştığı için yumuşama yapmamız gerekirken yumuşama yapmayız. Yine nasıl yazmamız gerektiğini kulağımız tanıdık geliyor mu gelmiyor mu bize söyler. Örnekler Yanıt>yanıtı Yarat>Yaratan Anıt>anıtı Arat>aratın Kanıt>kanıtı Gölet>göletin Akaryakıt>akaryakıtı Gözet>gözeten Kuşat>kuşatıcı Dinlet>dinletin Diret>direten Beklet>bekletince DÜŞME, SES DÜŞMESİ HECE DÜŞMESİ a. Ünlü Düşmesi İkinci hecesinde dar ünlü bulunan bazı sözcükler, ünlüyle başlayan bir ek aldığında ikinci hecesindeki dar ünlüsünü düşürür. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünlü düşmesinden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. karın – ı karnı boyun – um boynum keşif – i keşfi burun – u burnu şehir – e şehre asıl -ı aslı buyur – un buyrun zihin – im zihnim gönül – üm gönlüm Uyarı İkilemelerde ses düşmesi olayı olmaz. burun buruna, omuz omuza, göğüs göğüse şehirden şehire, gönülden gönüle İkinci hecesinde dar ünlü bulunan her sözcükte ve özel adlarda düşme olmaz. seçim – e, yapıt – ın, biçim -i, durum – a Emir’in arkadaşları ziyarete gelmiş. Kitabını Ufuk’a verdim. Bazı sözcükler türerken ünlü kaybına uğrar. ayır -ı ayrı sıyır – ıl – mak sıyrılmak çevir – il – mek çevrilmek kavur – ul – mak kavrulmak ileri – le – mek ilerlemek koku – la – mak koklamak oyun – a – mak oynamak uyu – ku uyku İkinci hecesinde dar ünlü bulunan bazı sözcüklerle “olmak” ve “etmek” yardımcı eylemiyle bileşik eylem oluşturulurken dar ünlü düşer. sabır + etmek sabretmek kayıt + olmak kaydolmak keşif + etmek keşfetmek Bazı sözcüklerin birleşmesi sırasında ünlülerin düştüğü görülür. kayın + ana kaynana cuma + ertesi cumartesi kahve + altı kahvaltı ne + için niçin sütlü + aş sütlaç b. Ünsüz Düşmesi Genellikle “k” ünsüzüyle biten bazı sözcükler “cık, -cik, -cuk, -cük, cek, -cak″ eki aldığında “k” ünsüzü düşer. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünsüz düşmesinden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. küçük – cük küçücük küçük -l küçül- büyük – cek büyücek minik – cik minicik alçak – çık alçacık alçak -l alçal- yüksek -l yüksel- seyrek -l seyrel- ufak – l ufal- TÜREME, SES TÜREMESİ a. Ünlü Türemesi “-cık, -cik” eki alan bazı sözcüklerde ek ile sözcüğün arasında “a, e, ı, i” ünlülerinin türediği görülür. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünlü türemesi”nden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. az – cık azıcık bir – cik biricik genç – cik gencecik dar – cık daracık b. Ünsüz Türemesi Bazı sözcüklerde, “olmak” veya “etmek” yardımcı eylemiyle bileşik eylem oluşturulduğunda ya da bu sözcüklere ünlü bir ek getirildiğinde ünsüz türemesi görülür. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünsüz türemesi”nden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. af + etmek affetmek his + etmek hissetmek zan + etmek zannetmek ret + etmek reddetmek hal + olmak hallolmak his – im hissim zan – nımca zannımca hat – iniz hattınız hak – ım hakkım sır – ını sırrını Uyarı İki sessizin yan yana geldiği her sözcükte ünsüz türemesi olmayabilir. süssüz, sessiz, hissiz… hisse, madde, elli, belli… yollar, ziller, sollamak, telli… DARALMA, ÜNLÜ DARALMASI Türkçede geniş ünlüyle a,e biten bir sözcük “-yor” eki aldığında o sözcüğün geniş ünlüsünü “ı, i, u, ü” ye çevirerek daraltır. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “ünlü daralma-sından sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. bilme – yor bilmiyor iste – yor istiyor izle – yor izliyor sızla – yor sızlıyor suçla – yor suçluyor gözle – yor gözlüyor durma – yor durmuyor verme – yor vermiyor Uyarı Bazı kullanımlardaki iki ünsüz arasına giren yardımcı sesler ünlü daralmasını andırır. Bu kullanımlar ünlü daralması değildir. biliyor, duruyor, geçiyor, bakıyor, atıyor, yanıyor, seziyor, vuruyor, üzüyor, yüzüyor Uyarı Türkçede “ye-, de-, ne” sözcüklerinin bazı kullanımlarında y kaynaştırma ünsüzünden önceki geniş ünlüde daralma olur. Bunların dışındaki sözcüklerde “y” kaynaştırma ünsüzünden önceki geniş ünlüde daralma olmaz. ye – y – ecek yiyecek ye – y – in yiyin de – y – ecek diyecek ne – y – e niye DOĞRU YANLIŞ ağlayacak ağlıyacak görmeyecek görmiyecek hatırlayacaksın hatırlıyacaksın inanmayacağım inanmıyacağım yakalayamadık yakalıyamadık anmayacağım anmıyacağım ULAMA Sözcüklerin sonundaki ünsüzlerin bir sonraki sözcüğün başındaki ünlülere ulanarak bağlanarak bilgi okunmasıdır. Aşağıdaki dizelerde, altı çizili bölümlerde ulama vardır. Hep bülbül_öterdi bağımızda, bahçemizde Ilık bir sonbahar_akşamında yüreğim_aşkınla dolu Bir hayal_için sürdüm_atımı ufuklara Yok_artık yaralı kalbimde sevgiden_eser Kapından_ağır_ağır geçtim_ey güzel Uyarı Arasında noktalama işareti bulunan sözcüklerde ulama yoktur. Polis, arabaları durdurdu. Gençlik, insana her şeyi güzel gösterir. Leyla’yı rüyamda gördüm, ağlıyordu. BENZEŞME, DUDAK ÜNSÜZLERİNİN BENZEŞMESİ Dudak ünsüzlerinden “b”, kendinden önceki “n”yi “m”ye dönüştürür. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin “dudak ünsüzlerinin benzeşmesinden sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. saklanbaç saklambaç dolanbaç dolambaç tenbel tembel penbe pembe anbar ambar kanbur kambur canbaz cambaz tanbur tambur Uyarı Özel adlarda ve bileşik sözcüklerde dudak ünsüzleri benzeşmesi kuralı uygulanmaz. İstanbul, Safranbolu… onbaşı, binbaşı, sonbahar, külhanbeyi, günbatımı… KAYNAŞMA, KAYNAŞTIRMA ÜNSÜZLERİ KORUYUCU ÜNSÜZLER Türkçe sözcüklerde iki ünlü yan yana bulunmadığından, ünlüyle biten bir sözcüğe ünlüyle başlayan bir ek getirildiğinde sözcükle ek arasına “y, ş, s, n” kaynaştırma ünsüzlerinden biri girer. Aşağıda, birinci bölümde verilen sözcüklerin kaynaştırma ünsüzü eklendikten sonraki yazımları karşılarında verilmiştir. mağaza – a mağaza – y – a durum ekinden önce anne – i anne – s – i iyelik ekinden önce kedi – in kedi – n – in tamlayan ekinden önce çanta – ı çanta – y – ı durum ekinden önce yedi – er yedi – ş – er üleştirme sıfatı ekinden önce kapının kolu – a kapının kolu – n – a iyelik ekinden sonra gelen durum ekinden önce Uyarı Aşağıdaki sözcüklerde kaynaştırma ünsüzü yoktur. beş – er altmış – ar yetmiş – er senin kolun – a Ünlüyle biten bir sözcüğe “idi, imiş, ise” ekeylemleri, “ile” sözcüğü ve “iken” bağ-fiil eki birleşik yazıldığı zaman araya “y” koruyucu ünsüzü girer ve bunların başındaki “i” sesleri düşer. araba – y – i – di arabaydı yaya -y – i – mlş yayaymış burda – y – i – se burdaysa maşa -y – i – le maşayla işte – y – i – ken işteyken tatilde -y-i- di tatildeydi “TÜRKÇE DERSİ İLE İLGİLİ KONU ANLATIMLAR” SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu çokkkkkkkkkkkkkkkkkkk kkkkkkkkkkkkkkk kkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk faydalıııııııııııııı ıııııııııııııı ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı veeeeeeeeeeee eeeeeeeeeeeee geeeeeeeeeeeeeerrrrrrrrrrrrrrreeeeeeeeeeeeeeekkkkkkkkkkkkk kllllllllllllllliiiiiiiiiiiii bbbbbbbbbbbbbbiiiiiiiiiiiiiiiiiiirrrrrrr rrrrrrrrrrr sssssssssssiiiiiiiiiitttttttttttttttteeeeeeeeeeeeee ->Yazan mert 4. **Yorum** ->Yorumu Çok güzel bu sayede kolayca ödevlerini yapıyorum . ->Yazan yagmur. >Yazan eda >Yorum süper ayni derste isledigimiz gibi . >Yazan manida>Yorum çooooooooooooo ooooooooooooo ooooooooooooo ooooooooooooooooo oooo oooooooooo oooooooooooo oooooooooooooooo ooo ooooooo ooooooooooooooooo ooooooooooooooooooooooo ooooooooooo oooooooooooooooo oooooooooooooooo ooooooooo ooooooooooooooooo ooooooooooooooooooooooo oooooooo oooooooooooooo oooooooooooo ooooooooo ooooooooo ooooooooooook güzel bir site buraya herkes girmeli. >Yazan isimsiz>Yorum çoooooooooook güzel bir ders. >>>YORUM YAZ<<<
DNA, ya da uzun adıyla deoksiribonükleik asit, Dünya üzerinde var olan bütün canlılarda bulunan ve hepsinde kalıtsallığı sağlayan moleküldür. Yani canlılar, DNA isimli bu kimyasal maddeyi kullanarak, kendi biyolojik özelliklerinin bir kısmını veya tamamını yavrularına aktarırlar. Ancak biyolojik organizmalara genetik yapısını kazandıran bu molekül, tek bir yapıda bulunmaz. Genetik ile ilgilenen birisi gen, kromatit ve kromozom gibi birçok diğer terimle de karşılaşmış; hatta bunların sayılarıyla ilgili kafa karışıklığı yaşamıştır. Bu yazımızda, DNA ve genlerle ilişkili tüm kavramları Deoksiribonükleik Asit Nedir?Her kimyasal maddenin kendine özgü bir fiziksel yapısı vardır. Deoksiribonükleik Asit DNA isimli kimyasal yapının fiziksel şekline ise "ikili sarmal" adını vermekteyiz; çünkü birbiri etrafına örülmüş gibi gözüken iki şerit ve bu şeriti birbirine bağlayan moleküler köprülerden oluşmaktadır. Bu yapıyı oluşturan alt birimler, nükleobazlardır kimi zaman sadece baz da denebilir; ancak "baz" sözcüğünün kimyada anlamı oldukça geniş olduğu için bu kısa kullanım kafa karıştırıcı olabilir. Canlı genetiğinde 4 temel baz bulunmaktadır Adenin A, Timin T, Sitozin C, Guanin G. İkili sarmal üzerinde bir hata mutasyon olmadığı sürece her zaman Adenin ile Timin, Sitozin ile Guanin karşılıklı olarak birbirine bağlanır. Böylece iki sarmal bir arada tutulur. Bu 4 bazın DNA dediğimiz sarmal yapı üzerindeki dizilişi, bir canlının genetik yapısının ve fiziksel özelliklerinin ne olacağını belirlemektedir. DNA'nın yapısını görelimDNA'nın Kimyasal YapısıBilim ve TeknoBurada şunu vurgulamakta fayda var DNA'dan söz ederken ders kitaplarında ve popüler bilimde sık sık havalı ikili sarmal çizimleri görsek de, direkt görüntüleme teknikleriyle bugüne kadar en yüksek çözünürlükte elde ettiğimiz DNA fotoğrafları aşağıdaki gibidirEn yüksek çözünürlüklü DNA fotoğraflarından birisi... 2015ScienceDNA'nın Yüksek Çözünürlüklü AFM Fotoğrafı 2015AzoNanoYüksek Çözünürlüklü DNA Fotoğrafı 2012NanolettersNükleobaz, Nükleosit, Nükleotit Nedir?Bunlara "kimyasal baz" ya da nükleobaz denmesinin nedeni, bazik yapıda bir kimyasal madde olmalarıdır. Bu bazlar, azot yapılı moleküllerdir. Nükleobazlar şekerlerle bir araya gelerek nükleositleri, nükleositler de bir araya gelerek nükleotitleri oluşturur. Nükleotitler de nükleik asitlerin temel yapıtaşıdır. İşte DNA da, bu nükleik asitlerden sadece bir tanesidir. Nükleobaz Nedir?Aşağıdaki görselde en soldaki sütun, azotlu bazları göstermektedir. Bunlar, bir nükleik asidin en küçük yapıtaşıdır ve meşhur A, C, G, T harfleri ile temsil edilenler de bunlardır. Dikkat ederseniz bu listede beşinci bir nükleobaz bulunmaktadır Urasil U. Bu, RNA isimli bir diğer genetik materyalin yapısında Timin yerine geçen bir moleküldür. Bunun detaylarına az sonra döneceğiz; şimdilik aşağıdaki görsele odaklanalımAzotlu Bazlar, Ribonükleositler, Deoksiribonükleositler...WikipediaFikir vermesi açısından adenin molekülüne biraz daha yakından bakalım Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır. Kreosus Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık... Daha fazla gösterEvrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır. KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar. Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur. PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar. Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir. YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz. Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir. Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz. Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir. Destek Ol AdeninWikipediaNükleosit Nedir?Bu temel azotlu bazlara oksijen ve hidroksil OH molekülleri bağlandığında ortaya çıkan moleküler nükleosit demekteyiz. Bir nükleosit içinde 1 adet nükleobaz azotlu baz ve 5 karbonlu bir şeker riboz veya deoksiriboz bulunmaktadır. Burada ilginç bir gerçekle karşılaşmaktayız Besin maddelerimiz arasında da bulunan şekerler, genetik yapımızın yapıtaşlarından bazılarını oluşturmaktadır. Yani besin maddelerimiz ile yapı taşlarımız arasında doğrudan doğruya bir ilişki bulunmaktadır. Hem riboz şekeri, hem de deoksiriboz şekeri, karbonhidratlar sınıfından kimyasallardır. Yukarıdaki görselde ortadaki sütundakiler, az sonra detaylarına gireceğimiz RNA molekülünün içindeki nükleositlerin kimyasal yapısını göstermektedir. Bunlara ribonükleosit denmektedir. En sağdaki ve son sütun ise, meşhur DNA molekülünün yapısına katılan nükleositlerdir. Bunlara deoksiribonükleosit denmektedir. Örneğin adenin temelli ribonükleosite adenozin adını vermekteyiz. AdenozinWikipediaAdenozin... Hmm... Biyolojideki bir başka kavramdan tanıdık geldi mi? Okumaya devamNükleotit Nedir?Nükleotitler ile nükleositler arasındaki tek fark, bir veya birden fazla fosfat molekülüdür. Nükleositlere bağlanan bir fosfat molekülü sonucunda elde ettiğimiz moleküle nükleotit demekteyiz. Yani bir nükleotitin yapıtaşında şu üçün bulunur Bir nükleobaz, bir beş karbonlu şeker grubu ve bir fosfat riboz ve deoksiriboz şekeri örneğinde olduğu gibi, nükleotitler de doğrudan doğruya metabolizmamız ve beslenmemiz ile ilişkilidir Nükleotitler, kimyasal enerjiyi barındıran paketlerdir! Genetik yapımızdakinden birazcık farklı olarak nükleosit trifosfatlar halinde bunu yaparlar; ama gene de yaparlar! ATP Adenozin Trifosfat Nedir?ATP molekülünü duymuş muydunuz? Açılımı, Adenozin Trifosfat, öyle değil mi? Adenozinin adenin temelli bir ribonükleosit olduğunu az önce öğrenmiştik. İşte buna 3 adet fosfat grubu bağlandığında, bütün hücrelerimizde "enerji paketleri" olarak kullanılan meşhur ATP molekülüne ulaşmaktayız! Bu konuyu "nükleosit" başlığı altında anlatmak yerine "nükleotit" başlığı altında anlatma nedenimizi fark ettiniz mi? İpucu Fosfat molekülü! ATP içindeki nükleositlerin üzerine 3 adet fosfat grubu bağlandığı için artık ona "nükleosit" diyemiyoruz. ATP bir nükleotittir!ATP'nin hayati önemi bize enerji vermesinden de büyüktür! Diğer canlıları tüketerek vücudumuza ATP aldığımızda, bu molekülü parçalayarak önce deoksiribonükleotit trifosfat denen bir diğer moleküle çeviririz dATP. Sonrasında bu molekülü kullanarak RNA ve DNA'yı inşa edebiliriz! İşte yaşam böyle zincirleme bir şekilde birbirine olarak Yani nükleosit ve nükleotit gibi kavramlar, aynı molekülün daha basit veya daha karmaşık yapılı hallerine verilen isimlerdir. Önemli olan ise şu Bir kere nükleotitleri inşa ettiğinizde, bunları arka arkaya ekleyerek koca bir DNA molekülü elde edebilirsiniz! DNA molekülü, arka arkaya dizilmiş nükleotitlerden ibarettir. Ama her biyolojik kavramda olduğu gibi, bu konunun detaylarına indikçe daha fazla molekül ve kavram ortaya çıkmaktadır. Şimdi onlara bakacağız; ancak öncelikle muhtemelen aklınıza takılan bir soruya yanıt verelimBir Kimyasal Fiziksel Özellikleri Nasıl Belirler?Bir kimyasalın yapısını oluşturan parçaların sırası nasıl olur da bir canlının fiziksel özelliklerini belirleyebilir? Çok basit DNA'nın ana görevi, bünyesinde bireye dair genetik bilgiyi saklamanın yanı sıra, RNA ribonükleik asit isimli bir diğer "yardımcı molekülü" üretmektir. Daha doğrusu bu yardımcı molekül, DNA'daki baz sıralamasından yola çıkarak inşa edilir. Bu RNA molekülünün görevi ise, DNA'daki bilgiyi proteinlere dönüştürmektir. Proteinler, yediğimiz besinlerde de bulunan kimyasal moleküllerdir. Yediğimiz et gibi besinlerde bulunmasının nedeni, o etin geldiği hayvanın vücut yapısını inşa etmekte kullanılıyor olmasıdır. İşte aynı şekilde, benzer proteinler, bizlerin vücutlarını da inşa eder. DNA içindeki bilgi, ne tarz ve miktarda proteinler üretileceğini ve bunların nasıl dizileneceğini belirler. Buna bağlı olarak, aynı yapıdaki genetik koddan bir bakteri de inşa edilebilir, bir ağaç da, bir fil de, bir insan da... Tek değişen, bu bazların DNA üzerindeki dizilimidir, yani sırasıdır. Tabii bazı canlıların DNA'sı daha uzun, bazılarınınki daha kısa olabilir. Örneğin insan vücudundaki her bir hücrede milyar, pirinç bitkisinde 420 milyon, Ambystoma mexicanum bitkisinde milyar nükleobaz çifti bulunmaktadır. Ancak özünde hepsi birebir aynı kimyasal bazları Ribonükleik Asit Nedir?Yazı boyunca ribonükleik asit olarak bilinen RNA molekülünden bahsettik; ancak bunun nereden geldiğinden bahsetmedik. Biraz buna bakalım The Holly - Tree Inn Charles Dickens The first of three Holly Trees opened in Chicago in June 1872, and Gollin says that “over the next few years dozens of other Holly Trees opened in other cities, many of them after consultation with Annie.” An 1874 New York Times article refers to a “Holly-Tree Coffee-house Movement.” The name was a tribute to Charles Dickens. It echoed the title of a Charles Dickens story, “The Boots at the Holly Tree Inn.” The story merely names the inn in passing; the 1855 issue of Household Words was entitled The Holly Tree Inn and was a collection of pieces and stories about the fictitious inn. Gollin notes that Fields heard Dickens read the story on an 1867 visit to Boston, and Fields was touched by the “cheerful Christmas story about warm relationships that cross class divisions.” The name was also a reference to the beneficent holly tree at [Dickens] graveside. Warning Unlike most of the books in our store, this book is in English. Uyarı Agora Bilim Pazarı’ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir. ₺ Satın Al Tüm Ürünler İki molekül arasındaki isim benzerliği mutlaka dikkatinizi çekmiştir Ribonükleik Asit ve Deoksiribonükleik Asit. Tek far, "deoksi" ön eki. Bu bir tesadüf değil de- ön eki Latincede "bundan, ondan, hakkında" anlamına gelen bir ektir. Genellikle "ondan ayrılan", "bundan kopan" anlamı dolayısıyla "eksilen", "eksiltme" gibi anlamlara gelir. Oksi ise, tahmin edebileceğiniz gibi, oksijen molekülüne işaret etmek için kullanılmaktadır. Yani deoksiriboz şekeri, riboz şekerinden 1 adet oksijen molekülünün eksilmesi ile elde ettiğimiz bir kimyasal maddedir! Hepsi bu!Yapılan araştırmalar, evrimsel süreçte ilk ortaya çıkan molekülün RNA olduğunu düşündürmektedir. Yani RNA, kendisinden bile önce gelen, daha basit yapılı ribozim isimli bir enzimden evrimleştikten sonra, kendi kendini kopyalama becerisi kazanması sonucu DNA'ya evrimleşmiş olduğu düşünülmektedir! Bu konuyla ilgili olarak şu yazımızı okuyabilirsiniz. Ancak DNA'dan RNA üretimi, yani transkripsiyon ve RNA'dan protein üretimi, yani translasyon apayrı yazıların konusu. Şimdilik DNA'ya geri dönelim. Çünkü uzun bir DNA molekülünü incelediğinizde oldukça ilginç yapılarla kadar DNA'dan söz ettik; ancak "genetik" sözcüğünün de temelinde yer alan "gen" kavramından hiç söz etmedik. Sahi, "gen" nedir?Genler, DNA'nın belirli görevler yapan bölgelerine verilen isimdir. Aslında DNA içinde "gen" diye bir bölge yoktur. Genler, insanlar tarafından yapılan incelemeler sonucunda belirli fiziksel özellikleri tanımlayan, belirli genetik görevleri yerine getiren, belirli başlangıç ve sonlanma noktaları bulunan DNA bölgelerine atanmış isimlerdir. Örneğin türümüzün her bir hücresinde bulunan milyar nükleobaz çifti, ila gen bölgesine bölünmüştür. Bunların her birinin farklı özellikleri vardır; ancak bunların çok büyük bir kısmı herhangi bir proteini kodlamamaktadır! Bu "hurda genlerin" bir kısmının düzenleyici rolü vardır, çoğu ise atalarımızdan kalma körelmiş genlerdir, yani işlevini yitirmiş nükleotit dizilimi bölgelerinin "gen" olarak kategorilendirilmesini gösteren bir araştırma görseli...ResearchGateGenlerimize bakarak bireyler ve türler arasındaki benzerlikleri tespit edebiliriz. Buna karşılaştırmalı genomik adı verilir. Örneğin herhangi iki insan arasındaki gen benzerliği % arasıdır. İnsanlarla yaşamış en yakın kuzenleri Neandertaller arası gen benzerliği % dolaylarındadır. İnsanlarla günümüzde yaşayan en yakın kuzenleri şempanzeler arası gen benzerliği % dolaylarındadır. Ancak daha uzak akrabalara gittikçe bu benzerlikler de azalır Kedi ve köpeklerle gen benzerliğimiz %90 dolaylarında, bir muz bitkisi ile gen benzerliğimiz %50 dolaylarındadır. Yine de bu kadar çok sayıda ortak genimizin olması, ortak bir evrimsel kökeni paylaştığımızın sonra kromozomlarla ilgili kısımda söz edeceğimiz gibi, biri anneden diğeri babadan gelen birer kromozom çiftlerimiz bulunmaktadır. Bu kromozomlar birbirine çok benzerdir; çünkü aynı türe ait bireylerden anne ve babadan gelmektedir. Dolayısıyla kromozom üzerindeki spesifik gen bölgeleri birbiriyle aynı düzendedir. Yani babadan gelen kromozomda "göz rengi" ile ilgili genler bir uçtayken, anneden gelen kromozomda "göz rengi" ile ilgili genler diğer uçta değildir. Yan yana koyacak olduğunuzda neredeyse birebir eşlendiklerini görebilirsiniz. İşte bu "gen bölgelerinin" kromozomlar üzerindeki fiziksel yerlerine lokus adını veriyoruz. Genlerin her bir olası versiyonuna alel adını vermekteyiz. Mesela anneden gelen göz rengi geni bir alel, babadan gelen göz rengi diğer bir alel olabilir. Kimi zaman bu alellerin farklı durumda olmasına varyant çeşit de denmektedir; çünkü bu gen çeşitleri türe çeşitlilik katar. Bu çeşitliliğin çevreyle en uyumlu olan kombinasyonlarının hayatta kalıp üremesiyle yani "seçilimiyle" türler evrimleşir. Bu nedenle gen çeşitleri çok kromozomda aynı gene ait farklı alellerThoughtCoGenlerin belirli görevlere karşılık gelen DNA bölgeleri olduğunu anladıysak, DNA gibi upuzun bir molekülün yapısal olarak hücreler içinde nasıl barındırıldığına göz Nedir? DNA Paketleri...Kromozomlar, DNA'nın hücre çekirdeği içerisindeki paketlenme biçiminin genel adıdır. Yani kromozomları "DNA paketleri" olarak düşünmek mümkündür. Bu açıdan bakıldığında kromozom da bir DNA molekülüdür! Ancak ufak bir farklılık mevcuttur Her canlıda birden fazla kromozom bulunur; yani DNA ipliği tek bir şerit halinde değil, birden fazla noktada kırpılmış halde bulunur. İşte bu kırpılmış paketlere "kromozom" denir. Kromozomların tümü, doğal olarak bir canlının bütün genetik bilgisini barındırmaktadır. Bir canlının bütün genetik bilgisine genom adı verilir. O zaman şöyle diyebiliriz Bir canlının genomu, kromozom adı verilen paketlere bölünmüş DNA ipliğinden çıplak gözle, hatta mikroskop ile bile gözükmeyecek kadar küçüklerdir. Mikroskop altında görebildiğimiz tek zaman, hücre bölünmesinin olduğu zamanlardır. 90 mikrometrelik kromatin ağı, hücre çoğalması sırasında "çözüldüğünde", ortaya yaklaşık 120 mikrometre uzunluğunda kromozomlar çıkmaktadır. Bu konuya az sonra "kromatin" konusunda X şeklinde midir?Kromozomlar genellikle X şeklinde gösterilirler; ancak bu yanıltıcıdır! Çünkü eğer bir kromozom X şeklinde gösteriliyorsa, o hücre bölünme sürecinde demektir. Ve az sonra göreceğimiz gibi, o X şeklinin her bir yarısını oluşturan yapılara kromozom değil, kromatit adı verilir. Ama şu anda bununla kafanızı karıştırmayın. Şunu anlayın Kromozomlar tekil zincirlerdir; normalde bölünme zamanı haricinde X şeklinde bulunmazlar! Şöyle bulunurlarİnsanda 22 adet somatik vücut ve 1 adet eşeysel seks kromozomu Scholar"E ama insanda 23 çiftten 46 kromozom var!" dediğinizi duyar gibiyiz. Haklısınız da; ancak orada "çift" denmesinin bir nedeni var. O neden, kromozomların en iyi bölünme sırasında çalışılabilmesidir. Çoğu kromozomal araştırma hücre bölünmesi sırasında yapıldığı için, kromozomlar da iki kopyaya sahip olduğu evrede analiz edilir. Bu nedenle genellikle kromozomlardan çiftler halinde konuya kromatitlerde tekrar döneceğiz; şimdilik zihninizin bir köşesinde demlensin. Biz de bu sırada devam edelimHer Kromozomdan İki Kopya...Muhtemelen bildiğiniz üzere, eşeyli üreyen türlerin her bir bireyinde kromozomlardan iki kopya bulunur. Bu kopyalardan birisi anneden gelir, diğeri ise babadan gelir. Böylece yavru, anne ve babanın bir karışımı gibidir; ancak bu karışım her zaman homojen eşit dağılmış halde değildir. Bu yavruların homojen olmama nedeni, genlerin birbirine baskınlıkları olmasındandır. Bazı gen kopyaları aleller, diğerlerinden daha çok üretilmektedir ve kişilerin ebeveynlerinden birinden aldıkları özelliklerin daha çok belirgin olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle koyu saçlı biriyle açık renk saçlı biri çiftleştiğinde, yavrular genellikle koyu renk saça sahip olur; çünkü bu özellik diğerine Nedir? DNA ve Histon Proteinleri...Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor Her bir hücremizdeki DNA'nın toplam uzunluğu 2 metre civarındadır. Ancak bu DNA'nın hücre içinde aslen bulunduğu çekirdek sadece 6 mikrometre kadardır. 1 mikrometre, 1 metrenin 1 milyonda biri kadardır! Yani bize en az 333 bin kat paketleme gerekmektedir!2 metrelik bir yapıyı 6 mikrometrelik çapa sahip bir küre içine sığdırmak için çok sıkı bir şekilde katlamak gerekmektedir. İşte kromatin yapısı tam da burada devreye girer!2 metrelik bir ipi ufaltmanın en kolay yolu, örgü yapan kişilerden de bileceğiniz gibi yumaklar haline getirmektir. İşte hücrelerimiz içinde olan da budur Upuzun DNA ipliği, histon adı verilen küresel proteinlerin etrafına sarılır. Bunlar, alkalin yapılı proteinlerdir ve sadece bir DNA yumağı oluşturmanın ötesinde, genlerin düzenlenmesini de sağlarlar. Histonlar DNA'yı sarıp sarmalamak konusunda öyle başarılıdır ki, DNA'nın normal uzunluğunu 10 milyonda 1 kat küçültebilir. Bu, DNA'nın hücre çekirdeği içine sığması için gerekenden 30 kat daha fazla sıkıştırma demektir. Ancak hücre çekirdeği içinde DNA haricinde de moleküller olması gerektiği düşünülecek olursa, bu sıkıştırma oranı oldukça anlaşılırdır. Kromatin ve HistonlarThoughtCoÖrneğin bir insan hücresinde yaklaşık 90 mikrometre uzunluğunda kromatin ipliği bulunur; ancak bu da kendi üzerine katlandığı için 6 mikrometreden çok daha ufak bir alanda öbeklenmesi mümkün olmaktadır. Aslında kromatinleri bir "kompleks" olarak düşünmek de mümkündür İçinde DNA, RNA ve proteinler olan karmakarışık bir yapı... Ancak nasıl hayal ederseniz edin, ana görevi olan uzun DNA'yı kısaltmak olduğunu anladığınız müddetçe konuyu kavramışsınız Nedir? Genomik Kardeşlik!DNA'nın en önemli görevinin genetik kalıtsallık olduğundan söz etmiştik. Bu durumda hücre bölünmesi olayı hücre için en önemli olaylardan birisidir. Gerçekten de hücre bölünmesi sırasında işler oldukça değişir. Hücre bölünmesi birçok fazdan oluşur; ancak bunlar bu yazı için çok önemli değil. Bilmeniz gereken, bölünmenin S fazı denen fazında, DNA yavrulara aktarılmak üzere kopyalanır. Bu kopyalanma sırasında DNA'nın kromatin ipliğinden ikinci bir iplik üretilir. Bu ikinci iplik, birincisine yapışıktır ve bu iki iplik kabaca X şeklinde bir formasyona sahiptir. Bu noktada, bu iki iplikten her birine kromatit denmektedir. Birbirine bağlı olan kromatitlere ise kardeş kromatitler adı kromatit, yeni kopyalanmış ve halen birbirine yapışık kromozom ve KromozomBiologyWiseKromozomlar ve Kromatitler Arasındaki FarklarKromatitlerin nerede bitip, kromozomların nerede başladığı konusu oldukça kafa karıştırıcı olabilmektedir. Bunun nedeni, kromozomların normal yapısal özellikleri ile en iyi incelenebildikleri zamanki yapısal özelliklerinin birbirinden farklı olmasıdır. İzah edelim Kromozomlar genellikle bölünme sırasında incelenebilirler; çünkü en yoğun oldukları an bu andır spesifik olarak bölünmenin S fazı. Bu sırada kromozomlar artık kopyalanmışlardır ve her birinden iki çift vardır. Bu çiftler birbirine genellikle ortaya yakın bir yerden bağlıdır. Bu bağlantı noktasına sentromer denir. Sentromerler her zaman kromozom merkezine yakın olmak zorunda değildir; kimi zaman en uçlarda da bulunabilirler. Ancak sentromerler geleneksel olarak kromozom merkezinde sentromerden birbirine bağlı iki kromatitin bulunduğu an, kromatit ile kromozom kavramlarının birbirine karışmasına neden olur. Aslında bölünme öncesinde, kromatitlerin bir tanesi kromozom idi! Bölünme sırasında o kromozom baz alınarak bir kopya üretildi. O kopya, orijinal kromozoma sentromerden bağlandı. Bu noktada onların her birine kromozom demek yerine "kromatit" diyoruz. Ama aslında her ikisi de birer kromozom! İşte karmaşa buradan çözmek için bilim insanları kimi zaman mitoz bölünme öncesi kromozomları tanımlamak için "kromozom başına tek kromatit" demektedirler. Bölünme sırasında ise "kromozom başına iki kromatit" oluşur. Yani bu isimlendirmeye göre her an kromozomlar vardır. Ancak bölünme öncesinde kromozomlarda tek kromatit bulunur. Bölünme sırasında ise kromozomlarda iki adet kromatit bulunur. Bölünme sonrası tekrardan kromozom başına tek kromatite dönülür."Kromozom Başına Tek Kromatit" ve "Kromozom Başına İki Kromatit" DurumlarıLife Sciences Cyberbridgeİşte kromozomların bölünme sırasında çiftlenmesi sırasında meşhur X formasyonu karşımıza çıkar. Bu durumda kromozomlar mikroskop altında şöyle gözükürBölünme öncesinde kromozomlar...Khan AcademySonuçSonuç olarak genetikte çok sayıda ve kimi zaman birbirine karışabilen kavramlar vardır; ancak bunları yakından ve dikkatlice incelediğinizde işlevsellikleri oldukça anlaşılır hale gelmektedir. Bu temel kavramlara karşılık gelen yapılar, canlılığın gezegenimiz üzerinde sürerliğini sağlamaktadır! Yaşamın böylesine zorlu bir işi başarabiliyor olması, onun detayları üzerine birazcık dikkati hak etmektedir. doi
29 Harfin Gizemi Sesin titreşim niteliklerinin kişiliğimizi etkilediğine ve ismimizdeki harflerin seslerinin karakterimizi yansıttığına dayalı bir bilim dalı olan akrofonoloji, astrolojinin bir başka dili gibi tanımlanıyor. Yıldızlar ile alfabedeki harfler arasındaki ilişkiye dayalı gizemi anlatan sergi, 29 harfi birbirinden renkli yeni yıl süslemeleri ile çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. İsimlerin Şifresi Atölyesi Yeni yıl öncesinde isimlerinizin taşıdığı anlamları öğrenmek için 21 – 22 Aralık tarihlerinde düzenlenecek akrofonoloji atölyesinde yerinizi ayırtın. Akrofonoloji Uzmanı Kemal Haluk Cebe'nin gerçekleştireceği atölyeye, Capitol danışma bankolarından kayıt yaptırarak katılabilirsiniz. Yepyeni bir keşfe hazır olun! A Atılgan-enerjik B Önsezileri kuvvetli C Konuşma ve yazma yetenekleri olan Ç Zevk sefa düşkünü D Üstün güçlere sahip E Sıkıntılardan kurtulmak için mücadele eden F Uysal, güvenilir G İnatçı kişilik, gerginlik Ğ Bir şeyin sonuna kadar azimle ,mücadele ederek gitme H Sakin ve durağan I Hassas İ Hassas ve Duygusal J Kaprisli ve kıskanç K Başarılı, unvan sahibi L Sanatsal yeteneğe sahip M Ticarete yatkınlık N Sağduyulu O Gizliliği sever Ö Gizemli P Kendinden emin R Tereddütlü S Hayalperest Ş Çok üretken ve güçlü T Duygularını zor açabilen U Bereket ve Bolluk Ü Engellerle mücadele eden V Kendi içine dönük, umursamaz Y Geçmişten iyi ders alan Z Bilimsel açıdan, okumayı seven
ANATOMİ NEDİR?Canlılar, hücre adı verilen en küçük yapısal birimlerin, çok karmaşık fonksiyonları yerine getirebilecek şekilde bir araya gelmesiyle oluşmuşlardır. Hücre, gözle görülemeyecek kadar küçüktür ve çevresi yarı geçirgen bir zarla kuşatılmış durumdadır. Hücreye şeklini veren sitoplâsma gerekli yaşamsal öğeleri içeren, yarı sıvı bir maddedir. Aynı görevdeki hücrelerin kümelenmesi ile dokular; farklı dokuların belirli bir işlevi görmek üzere birleşmesiyle de organlar oluşur. Yapısal özellikleri farklı olan organların bir araya gelmesi sonucunda da belirli bir işlevsel bütünlük gösteren sistemler şekillenir. Anatomi terimi, eski Yunanca Ana =içinden ve Tome -Temnein =kesmek kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Keserek ayırma, parçalama anlamına gelmektedir. Anatomi teriminin Latince’deki karşılığıdissection’dur. Günümüzde, kadavranın bölgelere ayrılması ve bu bölgelerin kesilerek incelenmesi yöntemi için genel bir ifade olarak disseksiyon terimi geniş anlamda vücudun normal şeklini, yapısını; vücudu oluşturan organları ve bu organlar arasındaki yapısal, görevsel ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Şekil bilim anlamına gelen morfoloji kavramı da canlıların şekilsel olarak incelenmesini belirtir. Bir görüşe göre anatomi terimi morfoloji ile özdeş olarak da kabul edilir. Ancak günümüzde oluşumların yalnızca şekilsel değil işlevsel özelliklerinin de önem kazanması, yapılan çalışmalarda hücre içi öğelerin ayrıntılı olarak, hatta moleküler düzeyde incelenmesi anatomi biliminin sınırlarını genişletmiştir. Anatomi eğitiminde kalıplaşmış kurallarla, işlevsel bağlantıları dikkate almayan bir yöntem seçilmesi ezbere dayanan ve edinilen bilgilerin kısa zamanda unutulmasına yol açan bir öğrenme ile sonuçlanır. Herhangi bir yapının işlevlerinin ve diğer yapılarla bağlantılarının birlikte öğrenilmesi ise anatominin bir bütün halinde daha kolay anlaşılması olanağını yaratır. Bu nedenle yapıların ayrıntılarından çok hastalıklar ya da yaralanmalarla olan işlevsel bağlantılarının öğrenilmesi, çağdaş tıp anlayışına daha uygundur. ANATOMİNİN ALT GRUPLARIİnsanlarda olduğu gibi, diğer canlılarda da yapısal özelliklerin araştırılması anatominin konusudur. Temel olarak kabul edildiği şekliyle diğer temel tıp bilimleri anatomi ile ilgili çalışmalardan türemişlerdir. Tarihsel süreçte insan vücudunun tanınmasına duyulan yoğun ilgi ve buna bağlı elde edilen bilgi birikimi nedeniyle anatomi alt gruplara Makroskopik Anatomi Gross Anatomi İnsan yapısını gözle görülebilen şekliyle inceleyen anatomi dalıdır. Bu amaçla kullanılan temel eğitim aracı, ilaçlanarak doku özelliklerinin uzun zaman kalıcılığı sağlanan ölü insan vücududur kadavra. Modeller, yazılı gereçler kitap, atlas, poster gibi, video görüntüleri ve bilgisayar programlarından da eğitimde geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Bilgisayarlı eğitim, bazı eğitim kurumlarında kadavranın yanında en yaygın kullanılan yöntem halini almıştır. Üç boyutlu görüntülerin elde edilmesi önemli bir Mikroskopik Anatomi Histologia Vücudu oluşturan organlardan özel teknikler ile alınarak boyanan doku örneklerini mikroskop altında inceleyen bilim dalıdır. Histoloji kelime olarak eski Yunanca’daki histos =doku ve logos =bilim sözcüklerinden oluşmuştur ve doku bilimi anlamına gelir. Mikroskop, gözle görülemeyen varlıkları değişen oranlarda büyüterek görülebilmelerini sağlayan en önemli eğitim aracıdır. 3. Sitoloji Histolojinin bir bölümü olarak da kabul görmekte olan hücre bilimidir. Hücreyi oluşturan yapıların ayrıntılı olarak incelenmesini temel Gelişimsel Anatomi Developmental Anatomy İnsan vücudunun şekillenmeye başladığı ilk andan ölümüne kadar geçirdiği evreleri ve normal yapısal değişiklikleri inceler. Çeşitli alt başlıklara ayrılabilirDoğum Öncesi Dönemi Anatomisi Embryologia Dişi ve erkek eşey hücrelerininbirleşmesi ile şekillenen zigot oluşumundan doğuma kadar olan dönemi incelemeyi temel alır. Bu dönemi de embriyo ve fötus dönemi anatomisi olarak ikiye ayırmak olanaklıdır. Teknolojik gelişmeler, bazı hastalıkların doğumdan önce saptanabilmesini ve tedavisini sağlayabilmekte olduğundan fötus anatomisinin önemi giderek Dönemi Anatomisi Child Anatomy Doğumdan itibaren puberte dönemi sonrasına kadar süren gelişimi Dönemi Anatomisi Adult Anatomy Erişkin insan vücudunun yapısını inceler. Klasik ders kitaplarında verilen bilgiler erişkin insan vücudu temel alınarak Dönemi Anatomisi Geriatric Anatomy Yaşlı insanlardaki normal yapısal değişiklikleri Patolojik Anatomi Makroskopik ya da mikroskopik olarak insan dokusunun normal olmayan yapısını yöntemlerine göre anatominin alt grupları Anatomi eğitiminde temel amaç öğrencinin kendisine gereken bilgiyi en etkili yolla elde etmesi ve bunu verimli bir şekilde değerlendirmesidir. Amaca ulaşabilmek için gereken bilginin değişik yollarla verildiği farklı öğretim yöntemleri kullanılır. Bu yöntemlere göre de anatomi bir takım alt dallara Anatomi Anatomia Systematica Organizmayı organ topluluklarından oluşan sistemlere ayırıp, incelemeyi esas tutar. Bu öğretim modelinde bir sistem içindeki organlar ve doku grupları belirli bir sırayla Anatomi Anatomia Topographica-Anatomia Regionalis Vücut bölgelere ayrılarak buralarda yer alan doku ve organlar dıştan içe incelenir. Karşılaştırmalı Anatomi Anatomia Comparativa Çeşitli hayvanlar ve hayvanlarla insanlar arasındaki benzer organları kıyaslama yaparak Anatomi Anatomia Chirurgica Cerrahi uygulamaları dikkate alarak organizmayı topografik olarak inceleyen anatomi Anatomi Anatomia Clinica Sistematik, topografik ve cerrahi anatomiyi kapsayan bilgilerin klinikte canlı insan üzerinde uygulamasını yapan anatomi Surface Anatomi Canlı üzerinde organları elle, gözle veya radyolojik, endoskopik olarak inceleyen Anatomi Radyolojik Anatomi Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan ve önemi giderek artan bir topografik anatomi şeklidir. Çeşitli hastalıkların tanısında kullanılan yeni yöntemlerden bilgisayarlı tomografi CT, nükleer manyetik rezonans görüntüleme NMRI, pozitron emisyon tomografisi PET ve sintigrafide, vücudun değişik açılardan ve birkaç milimetrelik ince dilimlere ayrılması ile elde edilen görüntülerin incelenmesi Plastik-Artistik Anatomi Çeşitli durumlarda vücudun dış şeklinde oluşan değişiklikleri ve nedenlerini inceleyen daldır; daha çok ressam ve heykeltraşları Anatomisi Spor eğitimi verilen kurumlarda özellikle hareket sistemini oluşturan yapıların incelenmesine dayanan bir organ ya da dokularla ilgili çalışmalar ölü anatomisi necro anatomi; yaşayan insanla ilgili çalışmalar da canlı anatomisi living anatomy başlıklarında KISA TARİHÇESİTarihte tıbbi konular genel bir bakış açısı ile ele alınmıştır. Öncelikli olarak sık görülen hastalıkların nedenlerinin bulunması amaçlanmış ve daha çok anatomi ile fizyoloji konuları ilgi çekmiştir. İlk dönemlerin bilim adamları hekimlik, felsefe, matematik gibi birden fazla sayıdaki pozitif bilim dalında çalışmalar yapmışlardır. Mağara dönemi insanının avladığı hayvanların dış görünüşlerinin yanı sıra iç organlarını da duvarlara resmettiği bilinmektedir. Anatomiyle ilgili ilk yazılı kayıtlar eski Yunan'da Hippocrates ile başlar. Hippocrates’in kafa kemikleri ile ilgili tanımlamaları günümüzde de geçerlidir. Aynı dönemlerin bir başka hekimi olan Aristoteles’de anatomi ile ilgili tanımlamalarda bulunmuştur. Ünlü Yunan hekimi Galenos 130-200 ölü hayvan disseksiyonlarına ağırlık vermiştir. Daha sonra insanlarda da tanımlanmış olan periferik sinirler, eklemler ve kaslar üzerinde gözlemler yapmıştır. Galenos’un anatomik oluşumları ve çeşitli hastalıkları tanımladığı eseri orta çağın sonlarına kadar kullanılmıştır. 980-1037 yıllarında yaşayan ve Avrupalılar tarafından Avicenna ismi ile tanınan İbn-i Sina "Tıp Kanunu" kitabında anatomi ve fizyoloji ile ilgili konulara da yer vermiştir. İbn-i Sina eserlerinde Hippocrates ve Galenos’un görüşlerinden de yaşanan yenilik hareketlerine paralel olarak anatomik çalışmaların da gelişme gösterdiği gözlenir. Örneğin Leonardo da Vinci’nin 1452-1519 insan vücudu ile ilgili çizimleri geçerliğini bugün de sürdürmektedir. Anatomi, ancak 16. yüzyılda bağımsız bir bilim dalı konumuna gelmiştir. İlk anatomist ve modern anatominin kurucusu olarak kabul edilen Andreas Vesalius 1514-1564 çok sayıda insan ölüsü incelemiş ve insan vücut yapısı üzerinde çalışmıştır. 1543 yılında yazdığı "De Humani Corporis Fabrica" adlı eseri Avrupa ülkelerinde uzun yıllar anatomi ders kitabı olarak kullanılmıştır. Binlerce yıl yalnızca gözle görülebilen oluşumların ölü insan vücudu üzerinde araştırılmasını amaçlayan anatomi bilimi, mikroskobun keşfi ile görülemeyen yapıları da inceleme olanağına kavuşmuştur. Teknolojide kaydedilen ilerlemeler oluşumların on binlerce kez büyütülebilmesini mümkün kılmaktadır. Çağımızda çalışmaların canlı insanlar üzerinde de sürdürülmesi sonucunda, anatominin çeşitli fizyolojik fonksiyonlarla ve klinik bilimlerle olan bağlantıları da araştırılabilmektedir. ANATOMİDE KULLANILAN TERİMLERHer bilim dalında olduğu gibi anatomide de çok miktarda kendine özgü terim vardır. Bunlar, yüzlerce yıldır kullanılan ve çoğunluğu Latince L ve az bir bölümü de eski Yunanca Grekçe-GR kökenli olan terimlerdir. Her ülkede tıp eğitimi veren kurumlarda anadildeki karşılıkları ile birlikte öğretilirler. Anatomik terimler belirli vücut bölgelerinin tanımlanmasını sağlayan kesin anlamlı sözcüklerdir. Anatomi öğreniminde terimlerin işaret ettikleri oluşumlar kadar Türkçedeki karşılıklarının da öğrenilmesi gereklidir. Bu durum öğrenme sürecini uzatan önemli bir faktör gibi görünebilir. Ancak bir oluşum isminin Latince terminolojideki karşılığını ezberlemek yerine, ne anlama geldiğinin bilinmesi onun işlevsel özelliklerinin de kolayca kavranılmasını sağlamaktadır. Bu yolla öğrenilen anatomi bilgisi daha uzun süreli korunabilir. Bu yolla sık tekrarlar önlenebilir. Günümüzde bilim dili olarak İngilizce’nin öne çıkması nedeniyle oluşumların bu dildeki karşılıklarının öğrenilmesi de önem kazanmıştır. Tıbbi-anatomik terimlerle ilgili düzenlemeler ilk olarak 1895 yılında Basel’de İsviçre uluslar arası düzeyde yapılan bilimsel toplantılarla belirlenmiştir. Basel Nomina Anatomica’sı BNA olarak isimlendirilen bu toplantılarda fazla sayıya ulaşan anatomi terimlerinde sadeleşmeye gidilmiş, Latince temel alınarak terim sayısı dolayına indirilmiştir. Aynı oluşumu tanımlayan farklı dillerdeki karşılıkları terk edilmiş, oluşumları ilk kez tanımlayan araştırmacılara saygı unsuru olarak onların isimlerinin verildiği eponim terimlerin kullanılmasına son verilmiştir. BNA’dan sonra anatomi, histoloji ve embriyoloji ile ilgili terimlerin çağa uygunluğu beş yılda bir toplanan Dünya Anatomistler Kurultayları ile gözden geçirilerek yenilenmiştir. Nomina Anatomica ile ilgili son toplantı 1985 yılında yapılmış, oluşturulan yeni bir çalışma grubu Terminologia Anatomica 1998 isimli çalışmayı yayınlamıştır. Bu terimlerin her ülkede kullanılmasıyla tıp alanında dil birliği sağlanmış olmaktadır. Anatomide tanımlanan terimler tıbbın diğer alanlarında değişmeden kullanılırlar. Ancak klinik bilimlerde anatomik oluşumlar için Fransızca ve İngilizceden yapılan Türkçeleştirilmiş kullanımlar ya da eponim terimlerin kullanılması sıklıkla karşılaşılan durumlardır. Türkiye’de anatomik oluşumların isimlendirilmesinde 19. yüzyıl sonlarına kadar Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır. Bu dönemde tıbbi eğitim dili olarak Fransızca kullanılmış, dünyada yaşanan gelişmeler ışığında Latince terminoloji giderek yerleşmiştir. Latince terimlerin karşılığı olarak Osmanlıca yerine Türkçenin kullanılması ancak cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Günümüzde hazırlanan kitaplarda, anatomik oluşumların tanımlanmasında Terminologia Anatomica esas alınmaktadır. Karaciğer, böbrek, gibi güncel Türkçede sık kullanılan sözcükler Latince terimlerin karşılığı olarak tercih terimlerin uluslar arası alandaki yaygın kullanımına karşın, değişik klinik dallardaki bilim adamları oluşumları tanımlarken kendi terimlerini tercih etmektedirler. Örneğin anatomistlerce articulatio zygapophysealis olarak isimlendirilen omurlar arasındaki küçük eklemlere ortopedistlerce faset eklem olarak tanımlanırlar. Fransızca facette sözcüğünden köken alan bu terim, kıymetli bir taşın işlenmiş, parlatılmış yüzeyi anlamına gelir ve ekleme katılan kemik yüzeylerin düz ve parlak olması nedeni tercih edilmiştir. Latince, tıp eğitiminde ve sanatsal edebi dil olarak geniş kullanılma alanına sahip olmakla birlikte günümüzde yaşayan bir dil değildir. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar Katolik Kilisesi’nin resmi dili olarak kullanılmıştır. Temel olarak 26 harften oluşan ve Türkçe gibi fonetik bir dildir yani yazıldığı gibi okunur. Latince harflerin okunuşu büyük oranda Türkçe’dekilere benzer. Sessiz harfler –e seslidir. Latince terimlerin yazılma ve okunma kurallarının daha iyi anlaşılması için tıp terminolojisi ders notlarından yararlanılması
harflerin yapısal özellikleri ne demektir